365betÌåÓýÔÚÏßÊÀ½ç±­

BiliÅŸsel Cimrilik nedir?

Meltem Sarsılmaz / 06.03.2024

BiliÅŸsel cimrilik kavramı ilk defa Susan Fiske ve Shelley Taylor tarafından 1984'te kullanıldı. Kavram kısaca 'beynin herhangi bir sorun karşısında çok efor harcamadan hızlı bir ÅŸekilde çözüme ulaÅŸmak istemesi' olarak Bireyler çözüm arayışındayken karmaşık ve çaba gerektiren yöntemlerden ziyade basit ve daha az çaba gerektiren yolları tercih ederler. Bu sebepten beyin alışkanlıkları sever ve onları devam ettirmek ister.

Kavramla ilgili en yaygın örnek bir sopa ve topla ilgili matematik problemidir. "Bir sopa ve bir topun fiyatı 1,10 dolardır. Sopanın fiyatı toptan 1 dolar daha fazladır. Topun fiyatı ne kadardır?" matematik sorusuna hızlı bir ÅŸekilde verilen cevap 10 centtir. İlk baÅŸta doÄŸru gibi gözüken bu yanıt üzerinde biraz daha düÅŸünüldüÄŸünde aslında cevabın yanlış olduÄŸu görülür. EÄŸer topun fiyatı 10 cent ise sopanın fiyatı 1,10 cent olmalıdır ve bu durumda toplam fiyat 1,20 cent olacaktır. İlk anda doÄŸru gibi gelen cevap aslında beynin çok fazla düÅŸünmeden kısa yoldan ulaÅŸtığı sonuçtur. Sonuçlara kısa yoldan ulaÅŸmak beynin rezervlerini koruyabilir ancak her zaman doÄŸru sonuca ulaÅŸtırmaz. 

BiliÅŸsel cimriliÄŸin dijital dezenformasyona etkisi

Teknolojik geliÅŸmelerle birlikte bilgiye ulaÅŸmak her geçen gün kolaylaşıyor. YoÄŸun bilgiye maruz kalındığı için bireyler doÄŸruyu ve yanlışı ayırt etmekte zorlanabiliyor. Arama motorlarından önce insanların herhangi bir bilgiye ulaÅŸmaları için kalın ansiklopedileri incelemeleri veya kütüphanelerde uzun süre vakit geçirmeleri gerekiyordu. Artık merak edilen tüm bilgiler insanların bir tık uzağında. Bu sebepten beyin efor ve zaman harcamadan istediÄŸi her veriye hızlıca ulaÅŸabilir. 

Son yıllarda dikkat sürelerinin azaldığı bilinirken biliÅŸsel cimrilik yaÅŸayan kullanıcıların gönderileri detaylı bir ÅŸekilde inceleyemediÄŸi söylenebilir. Kullanıcılar ekranlarını kaydırarak yoÄŸun enformasyona maruz kalırlar. Gönderilerde vakit harcamak istemedikleri için onları doÄŸru kabul etmeye meyilli olabilirler. Bu da dezenformasyonun özellikle sosyal medya uygulamalarında yayılmasına yol açabilir.