365betÌåÓýÔÚÏßÊÀ½ç±­

Yalan habere inanmaya neden eÄŸilim gösteririz?

Klinik Psikolog Rabia Yavuz, yalan haberlerin sosyal hayatta ortaya çıkarttığı riskler ve bireyler üzerindeki psikolojik etkileri hakkında Anadolu Ajansı Teyit Hattı'na deÄŸerlendirmelerde bulundu

Sermaye hareketlerinin dünyanın her köÅŸesinde etkili olmaya baÅŸlamasıyla beraber, yaÅŸamımıza ÅŸekil veren 'küreselleÅŸme' olgusunun bileÅŸenlerinden biri olan 'teknolojik dönüÅŸüm' özellikle iletiÅŸim alanında devrimsel deÄŸiÅŸimlerin önünü açtı. 2000'li yılların başından itibaren internetin bireysel alana taşınması ve multimedya araçlarında yaÅŸanan geliÅŸmeler sosyal medyayı da hayatımıza taşıdı. 

Sosyal medya, bireylerin sadece eÄŸlenceli videolar izlediÄŸi ve renkli fotoÄŸraflar paylaÅŸtığı bir alan olmakla kalmadı. Dijital aÄŸlar, ana akım medya unsurları olarak sayılabilecek 'gazete, radyo, televizyon ve dergi' gibi unsurların yerini aldı ve toplumları dönüÅŸtürdü. İnsanoÄŸlunun hayatını derin ÅŸekilde etkileyen bu aÄŸlar, bazen devrimsel nitelikte sayılabilecek hareketlerin önünü açtı. Aynı zamanda hiçbir üst kurul tarafından kontrol edilemeyen sosyal medya platformları ortaya çıkarttığı çarpıtmalar nedeniyle bazen bireyler ve devletler için tehlike unsuru olarak sahada karşımıza çıktı.

Peki bu platformlar hızla hayatımızın merkezine yerleÅŸirken, neden tehlikeli bir boyut kazandı? Bu sorunun cevabı ÅŸüphesiz kontrol edilemez bir biçimde gündemlerimizi iÅŸgal eden ve yaÅŸamlarımızı bilgi erozyonuna uÄŸratan 'yalan haberler/içerikler.' Çünkü sosyal medya kullanıcılarının, bilgi ve içerikleri saniyeler içinde süratle görme arzusu önlerine düÅŸen verilerin doÄŸru veya yanlış olması yönündeki 'sorgulayıcı refleksi' zayıflattı. Bu durum dünyanın her yerinde bireylerin yalan içerikleri sorgulamadan veya eleÅŸtirmeden kolayca benimsemesine ve kendi profilinde dolaşıma sokmasına yol açtı. Anadolu Ajansı Teyit Hattı, bu kaygıların gölgesinde yalan haberlerin hem sosyal hem de psikolojik etkilerini Klinik Psikolog Rabia Yavuz'a danıştı.

-Yalan haberi neden kolayca benimsiyoruz?

Yavuz, bireylerin karşılaÅŸtıkları içeriklere sorgulayıcı ÅŸekilde yaklaÅŸarak teyit alma ihtiyacı hissetmeleri gerektiÄŸini ancak bu tutumu takınmanın herkes için kolay olmadığının altını çizdi. Sosyal medya kullanıcılarının veya medya okur yazarlarının karşılaÅŸtığı dezenformasyon için, "Hangi içeriklerin yalan olduÄŸunu bilmiyoruz. Haberlerin üzerinde sahte yazmıyor, çok inandırıcı baÅŸlıklar kullanabiliyorlar, meÅŸhur kiÅŸilerden alıntı yapabiliyorlar ve detaylı hikayelere yer veriyorlar. Bu unsurlar çok kolay ÅŸekilde bizim de gördüÄŸümüz haberlere inanmamıza sebep oluyor." yorumunu yapan Yavuz, manipülatif içerikleri gerçeklerden ayırt etmenin zor olduÄŸuna iÅŸaret etti. 

-Yalana inanma eÄŸilimimizin psikolojik sebepleri neler? 

Her insanın karşılaÅŸabileceÄŸi tehdit algısına karşı kendisini alarma geçiren uyarıcı bir fizyolojik sisteme sahip olduÄŸunu ifade eden Yavuz, bu noktadan yola çıkarak dezenformasyonun ortaya çıkarttığı 'biliÅŸsel etkileÅŸim zincirine' dikkat çekti. "EÄŸer bizi korkutan, tehdit unsuru içeren bir haberle karşılaÅŸtıysak zihnimizde de bir etkileÅŸim zinciri baÅŸlıyor." ifadelerini kullanan Yavuz, bireyin temel yaÅŸam dinamiklerini oluÅŸturan ve tehlikelere karşı sezgisel davranışlarımızı harekete geçiren alt beyinin faaliyetlerini anlattı.

"Alt beyin (bilinçaltı fonksiyonlarını kontrol eder), genellikle duygularımızın merkezini hedef alan bu yanıltıcı haberlerle karşılaÅŸtığında, bireye 'eleÅŸtirel gözle bakma, ÅŸüphe taşıma ve içeriÄŸin doÄŸru olup olmadığını muhakeme etme' fırsatı vermiyor. Sistem çok hızlı bir ÅŸekilde çalışarak, kendini korumak için önlem alıyor. Herhangi bir tehlikeyle karşılaÅŸtığında, bu bilginin doÄŸru olup olmaması birey için ciddi bir risk taşıyabileceÄŸinden, insan manipülasyonu kabul etmeye daha yatkın hale gelebiliyor. Bu endiÅŸe hali bizlerin hem beyin hem de sinir sistemini ciddi ÅŸekilde etkileyen bir süreç olarak karşımıza çıkıyor." ifadelerini kullandı.

-AÅŸinalık etkisi yalana karşı direncimizi azaltıyor mu? 

Risk ve tehdit unsurları barındıran haberlerle sürekli karşılaÅŸan alt beynin bir süre sonra yorgun düÅŸeceÄŸini belirten Yavuz, bu durumda bireylerin karşılaÅŸtığı içeriklere 'ayıklayıcı ya da sorgulayıcı' biçimde yaklaÅŸmakta güçlük çekeceÄŸini belirtti. Özellikle dijital aÄŸlarda sürekli hareket eden bir kullanıcının, herhangi bir konudaki yalan içerikle defalarca yüz yüze geleceÄŸine ve bunun bir 'aÅŸinalık etkisi' yaratacağına iÅŸaret etti. Yavuz, kiÅŸinin haberlere ÅŸüphe ile yaklaÅŸma becerisinin yeterli olmamasının ve medya okuryazarlığının zayıf olmasının bir sonucu olarak yalan bilgiyi gerçek olarak kabul edebileceÄŸini belirtti.

-Hangi unsurlar yalan haberi daha etkili kılar?

Yavuz, yalan haberlerde genellikle toplumu ayrıştırıcı unsurlara yer verilmesine ve sosyolojide 'grup dışı' olarak tanımlanan, kiÅŸinin kendisini özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸi toplumsal gruplardan ayrı kalan bireylerin hedef olarak gösterilmesine dikkat çekti. Grup dışı bireyleri (mülteciler, yabancılar, etnik gruplar...) de hedef gösteren bu manipülatif içeriklerin, bireyler tarafından sorgulanmadan kabul edilme ihtimallerinin daha fazla olduÄŸunu söyledi. Bunun sebebini "Çünkü insanlar, grup içi dedikleri insanlarla, grup dışındaki insanlar olarak bir ayrım yapıyorlar zihinlerinde. Grup dışı insanlar söz konusu olduÄŸunda, ahlaki becerilerimizi bile yeterince iyi kullanamadığımızı söylüyor son çalışmalar." ifadeleriyle açıkladı. 

-Yalan habere karşı nasıl direnç gösterebiliriz?

Yavuz, dijital ağlarda ve haber sitelerinde dolaşırken farkında olmadan onlarca yalan haberle karşılaşan bireylere sorgulayıcı bir tutum takınmalarını tavsiye etti.

Özellikle bir içerikle karşılaÅŸtıklarında, ne hissettiklerini saÄŸlıklı ÅŸekilde deÄŸerlendirmeleri gerektiÄŸini vurguladı. Bu durumu "
Gerginlik, stres, öfke' duygusu tetikleniyorsa o haberde aslında sahte bilgiler olması ihtimali daha yüksektir. Böyle zamanlarda kendimizi yoklamak, içimizdeki teyit sistemini harekete geçirmek iyi bir yol olabilir. Çünkü hepimiz entelektüel kibirden bir parça muzdaribiz. Toplum olarak sanki çok bilmemeyi sevmiyoruz, bilmiyorum deme cesaretini çok sık göstermiyoruz." ÅŸeklinde deÄŸerlendiren Yavuz, 'grup içi aidiyet' duygusunun gerçeÄŸi perdeleyebileceÄŸini ifade etti. 

Her bireyin dijital aÄŸlarda hareket ederken, içinde bulunduÄŸu entelektüel kibirden sıyrılarak, tevazu ile hareket etmesi gerektiÄŸini söyledi. Sosyal medya kullanıcıları ve dijital okuryazarlara, karşılaÅŸtıkları haber ve diÄŸer içeriklere 
"Evet doÄŸrusunu bilmiyor olabilirim, ben bunu biraz daha araÅŸtırmalıyım." düÅŸüncesiyle yaklaÅŸmaları tavsiyesinde bulundu.