365bet籭

Dolar
39.61
Euro
46.07
ı
3,302.08
ETH/USDT
2,443.60
BTC/USDT
105,595.00
BIST 100
9,470.13
Analiz, öǰٲ

NATO'da denge arayışı: ABD-Avrupa ilişkileri ve Türkiye’nin rolü

Almanya Savunma Bakanlığı Yönetim Ekibi Eski Başkanı ve Münih Güvenlik Konferansı Kıdemli Uzmanı Lange, "24-25 Haziran'da Lahey'de gerçekleşecek toplantı yalnızca Avrupalılar ile transatlantik kesim arasındaki bir ortaklık sinyali olmamalı." dedi.

Muhammed Utku Asker  | 24.06.2025 - Güncelleme : 24.06.2025
NATO'da denge arayışı: ABD-Avrupa ilişkileri ve Türkiye’nin rolü

İٲԲܱ

Almanya Savunma Bakanlığı Yönetim Ekibi Eski Başkanı ve Münih Güvenlik Konferansı Kıdemli Uzmanı Nico Lange, transatlantik ilişkilerde yaşanan dönüşümü, Donald Trump’ın ABD başkanlığına dönüşünün Avrupa güvenlik mimarisi üzerindeki etkilerini ve Türkiye’nin bu yeni stratejik denklemdeki kilit rolünü AA Stratejik Analiz'e anlattı.

***

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için
🔹 Anlık gelişmeler için

"Trump yönetimi Avrupa'nın ihtiyacı olan şok etkisini sağladı"

2025 Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in konuşmaları, Washington’ın transatlantik müttefiklerinden uzaklaştığını simgeleyen bir mesaj olarak değerlendirildi. Peki bu tablo karşısında, Donald Trump’ın yeniden ABD başkanlığına gelmesi Avrupa’nın stratejik önceliklerini nasıl şekillendirdi?

Lange: Avrupa’nın ABD’ye olan ihtiyacı sürüyor. Almanya ve NATO içindeki Avrupalı ülkeler açısından, Washington’la sağlıklı ilişkiler yürütmek stratejik bir çıkar meselesi. Bu nedenle, ABD’de yapılan açıklamalara ya da dile getirilen söylemlere her zaman katılmasak da soğukkanlı kalmak ve iş birliğini sürdürmek bizim için hala önemli. Ancak burada dikkati çekici bir değişim var. Münih Güvenlik Konferansı öncesinde Avrupa’da genel kanı, NATO içindeki Avrupalı ülkelerin savunma harcamalarını artıracağı ve bu kaynakların büyük bölümünün ABD’ye yönlendirileceği yönündeydi. Konferans sonrasında ise yeni bir eğilim ortaya çıktı, Avrupa ülkeleri savunmaya daha fazla bütçe ayırma konusunda fikir değiştirmediler ancak bu bütçeyi ABD’ye değil, kendi içinde tutma yönünde güçlü bir irade oluşmuş durumda.

ABD savunma sanayisi açısından bakıldığında, JD Vance’in çıkışı Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir hamle olmadı. Ancak NATO içindeki Avrupalı müttefiklerin güçlenmesi perspektifinden değerlendirildiğinde, Avrupalıların kendilerini toparlayabilmesi için zaman zaman dışarıdan bir şoka ihtiyaç duydukları biliniyor. Görünen o ki, Trump yönetimi şu anki yapısıyla bu dış şok etkisini Avrupa’ya sağlamış durumda.

"Avrupa ordusu fikri gerçekçi değil"

Avrupa ordusu kurulmasına yönelik tartışmalar son dönemde yeniden hız kazandı. Peki, bu yöndeki öneriler gerçekten somut kurumsal adımlara mı dayanıyor, yoksa daha çok siyasi söylemden mi ibaret? Avrupa gerçekten birleşik bir ordu kurma hedefi mi güdüyor, yoksa asıl amaç ABD’yi NATO içinde tutmaya yönelik stratejik bir manevra mı?

Bana göre Avrupa ordusu fikri, hiçbir somut adım atmadan güzel bir tablo çizmek isteyen siyasi aktörler tarafından dile getiriliyor. Gerçekte gördüğümüz şey ise NATO üyesi Avrupa ülkelerinin kendi ulusal ordularını, savunma sanayilerini ve askeri teknolojilerini güçlendirdiği yönünde. Bu da son derece önemli bir gelişme yani Avrupa’daki NATO üyeleri gerçek anlamda güç kazanıyor.

Aynı zamanda, ABD’nin Avrupa’da kalmasını sağlamak için yoğun çaba gösteriyorlar. Ancak bu çaba, Avrupa ordusu kurmakla doğrudan ilişkili değil. Avrupa Birliği’nin savunma alanında aktif olacağına ve birleşik bir Avrupa ordusu kuracağına dair romantik bir anlayış var fakat bu ne sahadaki gerçeklikle örtüşüyor ne de somut sonuçlar üretiyor. Özetle, Avrupalı NATO üyeleri giderek daha güçlü hale geliyor ve ABD ile yakın işbirliği sürdürmek onların hala temel çıkarlarından biri. Bu noktada bir başka önemli unsur daha var; güçlenen bu Avrupa ülkeleri, aynı zamanda NATO müttefiki Türkiye ile de stratejik iş birliğini derinleştirme konusunda güçlü bir iradeye sahip.

"Türkiye, Avrupa ülkelerinin zorlandığı alanlarda aşama kaydetti"

Avrupa, güvenlik mimarisini yeniden şekillendiriyor. Bu süreçte Türkiye nasıl bir rol oynayabilir? Yeni bir Avrupa güvenlik vizyonunun inşasında Türkiye’nin katkısı hangi çerçeveler ve hangi mekanizmalar üzerinden mümkün olabilir?

Her şeyden önce, Almanya ve NATO’daki tüm Avrupalı ülkeler açısından Türkiye ile mümkün olan en iyi düzeyde iş birliği yürütmek hayati bir çıkar meselesidir. Bu çıkarı savunmak gerek. Türkiye’deki yönetimin her zaman tüm adımlarına katılmasak bile bu durum, iş birliğinin sürdürülmesinin daha büyük ve öncelikli bir stratejik menfaat olduğu gerçeğini değiştirmez. Somut olarak bakıldığında, en acil ve öncelikli mesele, Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasında yürütülebilecek olası müzakerelerde etkin şekilde rol almasıdır. Bunun ötesinde, özellikle Ukrayna’da muhtemel bir ateşkes sonrasında hem bölge ülkeleri hem de Avrupa’nın uzun vadeli güvenliği açısından Karadeniz’in istikrarı büyük önem taşıyor. Bu nedenle, Türkiye ile Karadeniz güvenliği konusunda kurulacak iş birliği, Avrupa’nın stratejik çıkarları açısından kritik bir alan olarak öne çıkıyor.

İkinci olarak vurgulamak istediğim alan, güvenliğimiz açısından hayati önem taşıyan sanayi ve teknoloji ortaklıklar. Türkiye, birçok alanda kayda değer ilerlemeler kaydetti: insansız hava araçları, otonom sistemler, yapay zeka destekli komuta-kontrol çözümleri ve özellikle de seri üretim kapasitesi gibi. Buna karşın pek çok Avrupa ülkesi hala bu alanlarda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Bu nedenle, Türkiye ile bu teknolojik alanlarda güçlü bir iş birliği potansiyeli görüyorum. Türkiye’nin Eurofighter savaş uçaklarını tedarik etmesi bu iş birliğinin somut ve olumlu bir örneği. Ancak bunun ötesine geçerek, güvenliğimiz için daha fazla sayıda pratik, teknolojik ve endüstriyel iş birliğine ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle otonom sistemler, deniz gözetleme teknolojileri, denizaltı altyapısının korunması ve su altı kablolarının güvenliği gibi alanlar, Türkiye ile birlikte çalışmamız gereken kritik başlıklar.

Üçüncü ve son olarak üzerinde durulması gereken nokta, Türkiye ile siyasi iş birliği. Bu iş birliği, aynı zamanda Almanya’nın yoğun göç aldığı bölgelerin istikrara kavuşturulmasına yönelik daha geniş bir tartışmanın da kapısını aralıyor. Almanya’nın göç politikası dönüşüm sürecinde, ancak bu dönüşümün başarılı olabilmesi, büyük ölçüde Almanya ile Türkiye arasında güvenlik alanında kurulacak yapıcı ve sürdürülebilir iş birliğine bağlı.

"Diplomatik görüşmelerin merkezinde Türkiye var"

Scholz hükümeti ile Merz hükümeti arasında Türkiye’ye yönelik ideolojik ve pratik yaklaşımlar bakımından hangi temel farklar öne çıkıyor?

Uzun yıllar sonra Almanya’da dışişleri bakanının ilk kez başbakanla aynı partiden geldiği Merz hükümetinin, Türkiye ile daha çıkar temelli bir politika izlemeye eğilimli olduğunu düşünüyorum. Bu da daha önce belirttiğim gibi iki ülke arasında kapsamlı ve uzun vadeli iş birliğini stratejik bir çıkar olarak görme anlayışına dayanıyor. Elbette, liderler arasındaki kişisel ilişkilerin nasıl gelişeceğini önceden öngörmek kolay değil. Bu nedenle, Başbakan Merz ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasıl bir ilişki kuracağını hep birlikte zamanla göreceğiz. Türkiye’nin, Friedrich Merz’in başbakanlığı döneminde öncelikli olarak ziyaret etmeyi planladığı ülkeler arasında yer aldığına hiç şüphem yok. Bu sürecin sağlıklı ilerlemesi için her iki tarafta da iyi niyetin bulunduğunu düşünüyorum. Ancak liderler arasındaki kişisel kimyanın nasıl şekilleneceği, hala bir soru işareti.

Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapan bir platform oluşturduğunu daha önce de ifade etmiştim. Almanya’nın, bu platformun sürdürülmesi ve diyaloğun kesintiye uğramadan devam etmesi için Türkiye’ye perde arkasında her türlü desteği vermeye hazır olduğu kanaatindeyim. Türkiye’nin bu tür diplomatik görüşmelerin merkezi konumunda olmasına Almanya’nın da ciddi biçimde önem verdiği görülüyor.

Eminim her iki ülkenin dışişleri bakanı da yakında bir araya gelecek. 24-25 Haziran'daki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi döneminde Almanya ve Türkiye arasında yoğun istişareler yürütüleceği gibi muhtemelen Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve Türkiye arasında da dörtlü temaslar gerçekleşir. 24-25 Haziran'da Lahey'de gerçekleşecek toplantı yalnızca Avrupalılar ile transatlantik kesim arasındaki bir ortaklık sinyali olmamalı. Aynı zamanda NATO’nun Avrupa’daki ortaklarının, Türkiye ile birlikte, Avrupa güvenliği konusunda yakın iş birliği içinde olduklarını da göstermeliyiz.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.