365bet籭

Dolar
39.64
Euro
45.95
ı
3,375.77
ETH/USDT
2,337.50
BTC/USDT
103,363.00
BIST 100
9,141.31
üԻ

AK Parti Sözcüsü Çelik: Nükleer tesisleri bahane ederek İ'in İ'a saldırmasının herhangi bir meşruiyeti yok

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Nükleer tesisleri bahane ederek İ'in İ'a saldırmasının herhangi bir meşruiyeti yok. Tamamen gayrimeşru bir saldırı bu. İ'a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz." dedi.

Mümin Altaş, Betül Bilsel, Efsa Çağla Yavuz, Duygu Yener, Muhammed Nuri Erdoğan  | 23.06.2025 - Güncelleme : 23.06.2025
AK Parti Sözcüsü Çelik: Nükleer tesisleri bahane ederek İ'in İ'a saldırmasının herhangi bir meşruiyeti yok

Ankara

Çelik, AK Parti Genel Merkezi önünde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Toplantıda, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Büyükgümüş'ün teşkilat çalışmalarına ilişkin bilgi verdiğini, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın sunum yaptığını aktaran Çelik, AK Parti TBMM Grubu'nun yaptığı çalışmalara ilişkin ise değerlendirmelerin yapıldığını söyledi.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için
🔹 Anlık gelişmeler için

Büyükgümüş'ün sunumunda hangi stratejik çalışmalar yapılacağını, yaz döneminde neler gerçekleştirileceğini anlattığını ifade eden Çelik, "Temmuz ortasında kampımız olacak. Orada da Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yaz dönemi çalışmalarını ve önümüzdeki dönemi değerlendireceğiz." diye konuştu.

Ömer Çelik, İ'in İ'a saldırısını, İ'in Gazze'de yürüttüğü soykırım ile Rusya-Ukrayna çatışmasını MKYK'de her zaman kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını, Dışişleri Bakanlığının sunumunun da bu çerçevede olduğunu belirtti.

İ'in İ'a yaptığı hukuksuz, vahşi saldırıda, sivil altyapının yok edilmesi ve insanların üzerine bomba yağdırılmasının söz konusu olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

"Bunun yanı sıra daha vahim olabilecek, hepimizin büyük bir sıkıntı olarak gördüğü nükleer tehlikenin ortaya çıkması gibi bir gündemi hep beraber takip ediyoruz. Nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılıyor. Atom Enerjisi Kurumu, 'Natanz'da bir sızıntı var' demişti ama bu tehlike her an bütün bölgeyi daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakacak sonuçlar doğurabilir. Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmada bölgedeki nükleer santrallerle ilgili yapılan uyarıların çok daha büyük, vahim bir tablo olmasına rağmen İ'daki nükleer tesislerle ilgili dile getirilmemesi son derece ibret vericidir. İ'in İ'a saldırısı ile Birleşmiş Milletler şartı dahil olmak üzere hepsinin ihlal edildiği bir tablo ortaya çıkmıştır. Uluslararası kurumların işlevselliği açısından da uluslararası hukukun geçerliliği açısından vahim bir manzaradır."

Türkiye'nin nükleer silahlarla ilgili tavrı

Parti Sözcüsü Çelik, nükleer silahlarla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllar önce AK Parti'nin prensibini net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bölgede hiç kimsenin nükleer silah sahibi olmasını istemiyoruz." dediğini anımsatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bölgedeki ülkelerin nükleer çalışmalarını tehdit olarak görenler, İ'in nükleer silah sahibi olmasını gayet doğal karşılamamızı istiyorlardı. Cumhurbaşkanımız, siyasi hayatının her safhasında buna itiraz etmiştir. Cumhurbaşkanımız, bu çatışmalar, soykırım başlamamışken New York'ta BM Genel Kurulu marjında liderlerle görüşme yapıyordu, Cumhurbaşkanımız o zaman Netanyahu'nun görüşme talebini kabul etmişti. Orada kendisine 'Siz başkalarının nükleer silah çalışmasını eleştiriyorsunuz ama kendiniz nükleer silah sahibisiniz' dedi."

"Nükleer, Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasından daha büyük tehlike"

Çelik, hem ulusal hem de uluslararası basının gündeminde Hürmüz Boğazı'nın İ tarafından kapatılıp kapatılmayacağının yer aldığını hatırlatarak, boğazın kapatılmasının petrol fiyatlarından tedarik zincirlerine kadar birçok olumsuz etkisi olacağına işaret etti.

"Nükleer tehlike Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasından daha büyük bir tehlikeyken konuşulmuyor, Hürmüz Boğazı'nın kapatılması konuşuluyor." diyen Çelik, şunları kaydetti:

"Saldırgan taraf İ olduğu halde bu saldırganlık üzerine çok cılız cümleler kuranlar, İ'ın cevap vermemesi gerektiğini ya da İ'ın cevabının çok vahim sonuçlar doğurabileceğini ifade ediyorlar. Halbuki bunu başlatan İ'dir. Bu iki noktanın dikkatle gözden kaçırılması aslında saldırgan tarafın korunmasından, teşvik edilmesinden başka bir anlama gelmiyor. Nükleer tesisleri bahane ederek, İ'in İ'a saldırmasının herhangi bir meşruiyeti yok. Tamamen gayrimeşru bir saldırı bu. İ'a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz. İ'ın güvenliğini, milli egemenliğini, toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz. BM üyesi bir ülkenin kuralsız ve kanunsuz bir şekilde saldırıya uğraması hiçbir şekilde kabul edilemez."

Çelik, İ ve ABD'nin İ'a saldırısının ardından konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a arz edildiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla silahlı kuvvetler ve diğer birimlerin ülkenin güvenliği açısından her türlü tedbiri aldığını, teyakkuz durumuna geçildiğini vurguladı.

"Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak, rejim değişikliğinden bahsetmek gibi bir yaklaşımı olamaz"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu, arkasından sivil altyapı vurulmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediliyor. Hele de İ'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilmez." ifadelerini kullandı.

ABD'nin İ'a yönelik saldırılarından sonra bölgede çok geniş ve derin çatışmaların ortaya çıkabileceği bir tablonun oluştuğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:

"Bugün yine İ aynı saldırganlığı sürdürerek sivil altyapıyı vurdu. En tehlikeli konulardan bir tanesi, rejim değişikliği meselesinin bu şekilde konuşulmasıdır. Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak, rejim değişikliğinden bahsetmek gibi bir yaklaşımı olamaz. Yani bu, bizzat terör eylemleriyle birilerinin gerçekleştirmeye çalıştığının, İ'de hükümet eliyle gerçekleştirilmesi tutumudur. Rejim değişikliğinden bahsetmek, hele de bir saldırıyı rejim değişikliği hedefine doğru kaydırmak.... Önce nükleer tesisler, nükleer silahların önlenmesi deniliyordu, arkasından sivil altyapı vurulmaya başlandı. Şimdi ise rejim değişikliğinden bahsediliyor. Hele de İ'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilmez."

Çelik, şimdiye kadar Netanyahu hükümeti tarafından pek çok cinayetin işlendiğini vurgulayarak, "Ama İ'ın güvenliğine, milli egemenliğine, toprak bütünlüğüne dönük olarak bu şekilde bir sonraki aşamaya götürülmeye çalışılması, rejim değişikliği ya da herhangi bir şekilde orada dini lidere dönük olarak böyle bir tutumun ortaya koyulması, vahşette yeni bir aşamaya geçmek demektir. O zaman herkesin en çok korktuğu senaryolar gündeme gelir. Bu da herkes için son derece tehlikeli olur. Kimse güvenliğinden emin olamaz." şeklinde konuştu.

"En büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir"

İ yönetiminin saldırgan tutumunun kendi vatandaşlarını da tehdit ettiğinin altını çizen Çelik, "Birileri çıkıp sürekli olarak İ'in güvenliğini sağlamakla ilgili yapılan işler olduğundan bahsetmesinin hiçbir zemini yoktur. Bugün İ vatandaşlarını, İ'deki sivilleri en güvensiz ortama sokan Netanyahu hükümetinin bu agresifliği ve saldırganlığıdır. Onun için bugün İ için bir tehdit varsa, tek bir tehdit vardır. En büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir. İ vatandaşları Netanyahu hükümetinin saldırganlığı neticesinde İ'i terk etmek zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.

Çelik, dünyada elinde güç olan, uçak gemisi, bombardıman uçağı, füzesi olan ülkelerin başka ülkelerin rejimini değiştirmeye kalkmasının dünyayı cehenneme çevireceğini belirterek, şöyle konuştu:

"Buradaki Sayın Amerikan Büyükelçisi, 'Sykes-Picot'un yanlış olduğundan, herhangi bir şekilde Amerika'nın rejim değişikliği peşinde koşmayacağından' bahsetmişti. Biz de bu tip açıklamaların son derece olumlu olduğunu ifade ettik. Çünkü rejim değişikliği meselesi ya da başka ülkeleri bir şekilde kendi projene göre şekillendirme meselesinin, Afganistan'da ve Irak'ta ne tür sonuçlar doğurduğu, bunun hem oranın halkları için hem dünya sistemi için hem de Batı ülkeleri için ne kadar yüksek insani ve başka güvenlik maliyetleri ürettiği herkes tarafından görüldü. O sebeple İ'in bu yaptığı propagandanın herhangi bir şekilde bir siyaset biçimine dönüşmemesi gerekir. Daha önceki hataların tekrarlanmaması gerekir. Kimsenin rejimini değiştirmek ya da üst düzey yönetimini hedef almak gibisinden bir yaklaşımı söz konusu olamaz."

"Terörsüz Türkiye son derece yerinde, doğru bir strateji"

Türkiye'nin kendi iç politikalarını tutarlı ve güçlü bir şekilde yürüttüğünün altını çizen Çelik, "Terörsüz Türkiye hedefinde herhangi bir aksama, bir gevşeme ya da geri gitme gibi bir durum söz konusu değildir." dedi.

Türkiye'nin kendi gündemine hakim olduğuna vurgu yapan Çelik, "Terörsüz Türkiye hedefi konusunda bizim olgunlaşmış bir stratejimiz söz konusudur. Bu çerçevede önümüzdeki aylar içerisinde bu silah bırakmanın somut, kapsayıcı ve tam olarak gerçekleşmesi, bunun sahada Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından, doğrulama mekanizması tarafından takip edilmesi şeklindeki yaklaşımımız aynen devam etmektedir." diye konuştu.

"Terörsüz Türkiye" hedefinin, aynı zamanda terörsüz bir bölge siyasetine de ilham vereceğine değinen Çelik, şunları kaydetti:

"Çünkü bölgemizde görüldüğü gibi terör örgütleri, birtakım vekalet savaşları için, birtakım güç odakları tarafından kullanılmaktadır. Pek çok güç odağı, kendisi doğrudan çatışmaya girmeyerek, bir vekalet savaşı çerçevesinde bölgemizi terör örgütleri üzerinden çatışmalarla dizayn etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede baktığınızda da Terörsüz Türkiye hedefinin hem Türkiye için hem de bölgemiz için son derece yerinde, doğru bir strateji olduğu görülmektedir. Bu çerçevede biz, Terörsüz Türkiye ile ilgili çalışmalarımızın, aynı öngördüğümüz takvim, öngördüğümüz stratejiler ve uygulamalar çerçevesinde hayata geçmesiyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Toplantılarımız düzenli bir şekilde devam ediyor. Bugün artık gelinen aşamada, terör örgütünün silah bırakması, bu silahların Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatının içinde olduğu doğrulama mekanizmasıyla teyit edilmesi esas hedeftir. Bunun da çok uzak olmayan bir zaman içerisinde gerçekleşmesi lazım.

Bu olaylar başladığından beri, birilerinin bölge ülkeleri üzerinde birtakım oyunlar oynarken, aynı zamanda da Türkmenleri, Arapları, Kürtleri, Sünnileri, Alevileri, Şiileri, Ezidileri, Nusayrileri karşı karşıya getirmek şeklinde çok yönlü bir strateji gündeme soktuğunu görüyoruz. Bunun neticesinde bu tip stratejiler başarılı olduğu her durumda, bölge halkları kaybetmiştir. Etnik aidiyeti ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, bölge halkları kaybetmiştir. Ama birtakım maalesef sömürgeci odaklar bundan kazançlı çıkmıştır."

"Terörsüz Türkiye için çalışmalarımızı sürdürüyoruz"

Şam'da bir kiliseye yapılan saldırıyla bölgedeki gelişmelerin birbirinden bağımsız olmadığına dikkati çeken Çelik, "Saldırıyı DAEŞ'in gerçekleştirdiğine dair teyit edilmiş istihbarat bilgisi var ama bu meselede, bu bölge ile ilgili tecrübemizle arkasında kimler olabileceği konusunda da yüksek bir deneyimimiz var." dedi.

Saldırıyı bir kez daha kınadıklarını belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu kararlılığı hatırlattı.

Mezhebi, dini, etnik aidiyeti ne olursa olsun, bölge halklarının arasına duvarlar örülmesine müsaade edilmeyeceğini vurgulayan Çelik, "Adlarımız farklı olabilir, soyadımız Türkiye. Bu kardeşlik atmosferini bütün bölgeye taşımanın bir ilham kaynağı, bir modeli olarak da inşallah Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.

"İ'ın müzakereye yaklaşmaması diye bir sorun yok"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telefon diplomasisi hatırlatılarak Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda olduğu gibi, İ-İ geriliminde de arabuluculuk için devreye girip girmeyeceğinin, İstanbul'da bir müzakere masası kurulma ihtimali olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, şöyle cevap verdi:

"Daha çatışmaların en yoğun olduğu zamanda, Cumhurbaşkanımızın müzakere masasına dönülmesiyle ilgili olarak hem bölge liderleriyle hem dünya liderleriyle yoğun bir telefon trafiği oldu. Özellikle İ'a saldırının gerçekleştiği günün ertesinde, cumartesiden pazar gününe doruk noktasına çıktı. Zannediyorum şimdiye kadar takip ettiğimiz kadarıyla da Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasi trafiğinin genişliğinde bir diplomasi trafiği, dünyada hiçbir lider tarafından yürütülmemiştir. Tabii herkesin söylediği, bu müzakere masasına dönülmesi söz konusu olursa, bunun Türkiye'de olabileceği şeklindeydi. Sayın Cumhurbaşkanımız da 'buna memnuniyetle Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını ve ara buluculuk yapabileceğini' söyledi. Tabii ki Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump, 'Türkiye'nin bunun için uygun bir adres, Erdoğan'ın doğru bir lider olduğunu' çeşitli vesilelerle zaten ifade ediyor. İ haklı şunu söylüyor, diyor ki, 'Biz zaten müzakere masasındaydık. Umman'da görüşmelerin yeni bir safhasına geçecektik. Ama bize bir saldırı oldu. Dolayısıyla bu saldırı devam ederken herhangi bir şekilde müzakere masasına dönmemiz mümkün değil.' İ bu konuda haklı. Çünkü saldıran taraf İ tarafı. Pazar günü yine Amerika'yla Umman'da görüşeceklerdi. İ müzakere masasındaydı. Dolayısıyla İ'ın buradaki yaklaşımı, saldırılar durduktan sonra müzakere masasına dönebiliriz şeklindedir."

Bugün sağlanması gereken şeyin, İ'in saldırganlığının durdurulması olduğunu işaret eden Çelik, "O zaman, yani durdurulduktan bir dakika sonra müzakere gündemi tekrar enerjik bir gündem haline gelecektir. Burada İ'ın müzakereye yaklaşmaması diye bir sorun yok. Burada sorun, İ'in saldırganlığıyla hem İ'ı hedef alması hem de Umman'da yürüyen müzakereleri hedef almasıdır. Uluslararası hukuku hedef almıştır. Birleşmiş Milletler Şartını hedef almıştır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız bunu bütün muhataplarına ifade etti, üzerine düşeni yapmaya hazırdır." diye konuştu.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşıldığı zaman provokasyonları yapanların ve onların arkasında bu provokasyonlar vasıtasıyla vekalet savaşları yürütmek isteyenlerin bütün zemini ortadan kalkacak." dedi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor'un Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin açıklamalarına ilişkin soru üzerine Çelik, "Raportör 'Avrupa Birliği'ne giden yol Silivri'den başlıyor. Baykar'dan başlamıyor' demiş. Bu raportörlerin tabii yazdığı raporlardan da görüyoruz ki bunlar adrese teslim, birtakım köşe yazılarını bir araya getirerek birtakım raporlar yazıyorlar." ifadelerini kullandı.

Bunların gerçeklikle hiçbir ilgisinin bulunmadığını vurgulayan Çelik, "Raportörlerin hepsi artık retorik raportörü haline gelmiş. Şimdi bu raportörü alın, Avrupa Birliği'nin herhangi bir mekanizmasında güvenlikten sorumlu bir konuma getirin. Dünyada ilk ziyaret edeceği yer Baykar'dır, Avrupa'nın güvenliği açısından." diye konuştu.

CHP Grup Başkanı Ali Mahir Başarır'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin soru üzerine Çelik, şunları kaydetti:

"Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı, partimize karşı kullandıkları çirkin ifadeler, içinde bulundukları durumu örtbas etmekle ilgili ifadelerdir. Olayın başından beri bugün gerek kurultay meselesinde gerekse İstanbul'da yürüyen yolsuzluk soruşturması çerçevesindeki iddiaların tamamı CHP'lilerin CHP'lilere karşı getirdiği iddialardır. Yani AK Parti'liler gidip de Cumhuriyet Halk Partisi kurultayıyla ilgili iddiaları dile getirmediler. Mahkeme süreci de dahil olmak üzere bu CHP'liler tarafından dile getirildi. Bugün de itirafçı olanlardan tutun da bu yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili olarak ortaya çıkanlarla ilgili konuşanların hepsi Cumhuriyet Halk Partililerdir."

"Özgür Özel yönetiminin dış politika yazılımında problem var"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimle iş başına gelen, dünyadaki en tecrübeli lider olduğunu vurgulayan Çelik, şunları ifade etti:

"Uluslararası kriz olduğu zaman 'Türkiye'de devletin başında kimi görmek istersiniz' sorusuna bütün parti aidiyetlerinden bağımsız olarak açık ara ve en yüksek şekilde Cumhurbaşkanımız işaret edilmektedir. Sayın Özel'in yürüttüğü herhangi bir diplomatik süreç olmadı bugüne kadar. Herhangi bir uluslararası krizi yönetmedi. Sayın Özel'in yönetmeye çalıştığı tek kriz, Cumhuriyet Halk Partisi kurultayıyla ilgili gündeme gelen iddialarla ilgili kriz, o da yönetilemiyor. 'Bugün İ'in İ'a saldırısı karşısında İ'ın Türkiye için bir nükleer tehdit olabileceği', dolayısıyla bunu bu şekilde ifade ederek sanki bu saldırı iyi oldu gibisinden dolaylı ifadelerle yazı yazanlar CHP'liler. Sayın Özgür Özel yönetiminin dış politika yazılımında problem var. Dış politika yazılımındaki problemleri sürekli olarak AK Parti'ye dönük aplikasyon yükleyerek sistemde gidermeye çalışıyor. Yok, sistem sürekli olarak arıza veriyor."

Çelik, bölgede yaşanan gelişmelere karşı ana muhalefetin yapması gerekenin, iç cephenin güçlendirilmesine katkı sağlamak olduğuna işaret ederek, "Biz, açık ve net bir şekilde bu son olayda da İ'ın güvenliğini, milli egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediğimizi ifade ediyoruz. Bunu yok etmeye dönük her saldırıyı da kınadığımızı zaten ifade ettik. Tutumumuz açık ve nettir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yürütülen diplomasinin kıymetinin dünyada herkes tarafından bilindiğini belirten Çelik, "Türkiye'de de herkes kıymetini biliyor. Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi hariç. Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş, destek veren vatandaşlarımızın da bunu takdir ettiğini biz çok iyi biliyoruz." ifadelerini kullandı.

"Amaçları net görüyoruz ve takip ediyoruz"

"Şam'da bir terör saldırısı gerçekleşti ve DEAŞ'ın gerçekleştirdiği öğrenildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Öte yandan MHP lideri Bahçeli'nin de işaret ettiği gibi tüm bu yaşananlar, 'Terörsüz Türkiye' sürecini baltalamaya yönelik bir eylem olarak değerlendirilebilir mi?" sorusu üzerine Çelik, Şam'da kiliseye yapılan saldırıyla gerçekleştirilen terör eylemini bir kere daha en güçlü şekilde kınadıklarını, lanetlediklerini söyledi.

Çelik, "Bu, DEAŞ tarafından yapıldığı söylendi ama bu meseleleri noktasal olarak 'şu adres yaptı' diye tabii konuşmanın bir değeri var. Ama denklem açısından, şu anda bölgedeki aktif gündem açısından baktığında başka birtakım mücadelelerin devamı olarak bunu okumak da mümkün. Onu da görüyoruz zaten." dedi.

Orada DEAŞ, PKK, SDG'nin olduğunu, başka unsurların bulunduğunu hatırlatan Çelik, bu etiketlerin arkasında da bunları yönetmeye çalışan başka güç denklemleri olduğuna dikkati çekti.

Çelik, o örgütlerin hareketlerini ve arkasında onları yönetmeye, onlarla ideolojik, herhangi bir şekilde stratejik bağı olmasa da başka denklemler kurmaya çalışan birtakım yaklaşımları gördüklerini belirterek, "Arkasındaki hem politik oyunu görüyoruz hem de Suriye'nin güvenliğine dönük ortaya çıkarılmaya çalışılan kaostan ne elde edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunu en yakın bir şekilde takip ettiğimizi ifade etmek isterim. Yani böyle bir dönemde Hristiyanlara dönük bu saldırının cephedeki unsurlarını gördüğümüz gibi arkasındaki amaçları da net bir şekilde görüyoruz ve takip ediyoruz." diye konuştu.

"Oyunları bozmanın yolu "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaşmaktır"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Terörsüz Türkiye" sürecinin her aşamasında stratejik yönlendirmelerle ve müdahalelerle sürecin hedefine ulaşması için son derece kıymetli açıklamalar yaptığını anımsatan Çelik, şunları kaydetti:

"Bu son açıklaması da yine çok kıymetlidir. 'Terörsüz Türkiye' sürecinin, terörsüz bölge sürecine bir ilham kaynağı olacağı ve olumlu anlamda bölge halklarının lehine bir denklemi oluşturabileceği de görüldüğünde, bölgeye dönük olarak daha çok vahşet, daha çok gözyaşı ve kan vadedenlerin 'Terörsüz Türkiye' sürecini baltalamak üzere aktif olduklarını biliyoruz. Aktif tutum içerisinde olduklarını biliyoruz. Perde gerisinde bunların yapmaya çalıştığı provokasyonlarla mücadelemiz devam ediyor. Bunların yapmaya, akamete uğratmaya çalıştığı süreçlerle ilgili olarak da arka planda bu mücadele devam ederken, yapmamız gereken en önemli şey, bütün bu oyunları bozmanın yolu 'Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşmaktır. 'Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşıldığı zaman tek tek bu provokasyonları yapanların ve onların arkasında bu provokasyonlar vasıtasıyla vekalet savaşları yürütmek isteyenlerin bütün zemini ortadan kalkacaktır."

Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un ifadelerinin hatırlatıldığı Çelik, "Yani devlet teşkilatına dair, milletin geleceğine dair en temel kanun olduğu için Meclisten onay alınsa bile tabii ki milletin onayı her zaman gereklidir ve nihaidir. Bunu hem Cumhur İttifakı olarak söyledik, hem Meclis Başkanımız da ifade etti. İlk karar verici de millettir, son karar verici de millettir. Meclisten millet adına bu karar verilse bile, bu kadar büyük çerçeveli, Türkiye Yüzyılı'nın ana yazılımını oluşturacak yeni anayasa sürecinde tabii ki milletin onayını her zaman arayacağız." ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.