365betÌåÓýÔÚÏßÊÀ½ç±­

Dünya için kritik eÅŸiklerin aşılmaması 5 yıl içinde atılacak adımlara baÄŸlı olabilir

22.10.2024
ݲõ³Ù²¹²Ô²ú³Ü±ô

WWF-Türkiye (DoÄŸal Hayatı Koruma Vakfı) DoÄŸa Koruma Direktörü Güner Ergün, doÄŸa kaybı ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi kaynaklı geri dönüÅŸü olmayan eÅŸiklere yaklaÅŸan dünyada, biyolojik çeÅŸitliliÄŸin tehlike altında olduÄŸunu kaydetti.

WWF ve Londra Zooloji DerneÄŸi (ZSL) tarafından iki yılda bir yayımlanan YaÅŸayan Gezegen Raporu'nun 15'incisi, geçen hafta kamuoyu ile paylaşıldı.

5 bin 495 türe ait yaklaşık 35 bin popülasyonun 1970-2020 arasındaki durumunu ortaya koyan rapora göre yaban hayatı popülasyonunda en sert düÅŸüÅŸ, yüzde 95'le Latin Amerika ve Karayipler'de gözlemlenirken, onu yüzde 76 ile Afrika ve yüzde 60'la Asya-Pasifik bölgeleri takip etti.

Rapora iliÅŸkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan WWF-Türkiye DoÄŸa Koruma Direktörü Güner Ergün, yaban hayatı popülasyonlarındaki düÅŸüÅŸleri, saÄŸlıklı ekosistemlerdeki olası kayıpların erken uyarı iÅŸareti olarak nitelendirdi.

Raporun omurgalı hayvan türlerindeki popülasyonlara iliÅŸkin çarpıcı sonuçlar barındırdığını, yaban hayatı popülasyonlarının ortalama büyüklüÄŸünde sadece 50 yıl içinde yüzde 73'lük düÅŸüÅŸ görülmesinin de bu sonuçların en çarpıcısı olduÄŸunu belirten Ergün, "Ekosistemlerdeki bu kayıplar aynı zamanda insanın geleceÄŸi için de büyük ve önemli tehditler oluÅŸturuyor. En büyük düÅŸüÅŸler tatlı su popülasyonlarında görüldü. Yapılan izleme çalışmaları tatlı su popülasyonlarının yüzde 85 oranında düÅŸtüÄŸünü ve bunu yüzde 69 düÅŸüÅŸ ile kara ve yüzde 56 düÅŸüÅŸ ile deniz ekosistemlerinin takip ettiÄŸini gösteriyor. EÄŸer popülasyonlardaki düÅŸüÅŸler devam ederse bu, ekosistem hizmetlerinin de görevlerini tamamen yerine getiremeyeceÄŸi anlamına gelir. Yani tozlaÅŸmanın ve besin döngüsünün olmadığını düÅŸünün." dedi.

"Gıdamız sera gazı emisyonlarının yüzde 27'sinden sorumlu"

Gıda sistemlerinin biyolojik çeÅŸitliliÄŸi etkileyen en önemli faktörlerden biri olduÄŸunu vurgulayan Ergün, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:

"Bugün dünya üzerinde yaÅŸanabilir alanların yaklaşık yüzde 40'ı tarım alanı olmuÅŸ vaziyette. Bu da yaklaşık 4,2 milyar hektarlık bir alana tekabül ediyor. Bunun içinde hayvan yetiÅŸtiriciliÄŸi, otlatma gibi faaliyetler de yer alıyor. Gıdamız, sera gazı emisyonlarının bugün yüzde 27'sinden, tatlı su kullanımının ise yüzde 70'inden sorumlu. Aynı zamanda habitatların tahrip edilmesi ve kaybedilmesi nedeniyle kuÅŸlar, memeliler gibi canlıların da özellikle yüzde 86'lık bir kısmının kaybolmasından yani biyolojik çeÅŸitlilik kaybından sorumlu. Bunun için özellikle son zamanlarda iklime uygun tarım ve agroekoloji, onarıcı tarım gibi uygulamalarla bu tahribatlar bertaraf edilmeye çalışılıyor."

Bir ekosistemin geri dönüÅŸü mümkün olmayan büyük ölçekli bir deÄŸiÅŸim geçirdiÄŸi kritik noktaya eÅŸik deÄŸeri dendiÄŸi bilgisini paylaÅŸan Ergün, Amazonlar'daki yaÄŸmur ormanlarının yok olması veya mercan resiflerinin kitlesel olarak aÄŸarması gibi küresel eÅŸik noktalarının, bulundukları çevrenin sınırlarını aÅŸan ÅŸok dalgaları oluÅŸturarak tüm dünyada gıda güvenliÄŸi ve geçim kaynaklarına iliÅŸkin sorunlara yol açma riski taşıdığını söyledi.

İklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve ormansızlaÅŸma nedeniyle azalan yağış miktarının Amazonlar'daki koÅŸulları elveriÅŸsiz hale getireceÄŸi ve eÅŸik noktasının aşılabileceÄŸi yönündeki kaygıların bilim insanlarınca gündeme getirildiÄŸine deÄŸinen Ergün, bu durumun bölgesel ve küresel hava koÅŸullarını deÄŸiÅŸtirerek Amazonları bir karbon yutağı olmaktan çıkararak bölgenin bir emisyon kaynağı haline gelmesine yol açabileceÄŸini ifade etti.

EÅŸik noktalarının yerel ve bölgesel düzeylerde olduÄŸu gibi küresel düzeyde de ortaya çıkabildiÄŸini bildiren Ergün, "Kuzey Amerika'da göç yolları üzerindeki barajlardan dolayı göçlerinin engellenmesi nedeniyle Chinook somonu balıkçılığının çöküÅŸü, büyük bariyer setlerindeki mercan adalarının aÄŸarması ve mercan resiflerinin tamamen yok olması önemli eÅŸik noktalarından bazıları. Bunun dışında Afrika'da yasa dışı fil diÅŸi avcılığı nedeniyle fil popülasyonlarının yaklaşık yüzde 80 oranında azalması ve kartal gagalı deniz kaplumbaÄŸalarında yine habitat kaybına baÄŸlı olarak popülasyonundaki büyük düÅŸüÅŸler biyolojik çeÅŸitlilikteki en büyük azalmalar." diye konuÅŸtu.

"Kirlilik balıkların neslini tehdit ediyor"

Türkiye'nin sulak alan çeÅŸitliliÄŸi ve geniÅŸ ölçeÄŸiyle, özellikle göçmen kuÅŸ türlerine ev sahipliÄŸi yapması bakımından bulunduÄŸu coÄŸrafyanın en önemli ülkelerinden biri olduÄŸunu fakat aşırı kullanım, kirlilik ve plansız yapılaÅŸma gibi tehditler ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin de etkisiyle sulak alanlarda su kaybı ve dönemsel kurumalar meydana geldiÄŸini anlatan Ergün, sulak alanların saÄŸlıklı yapılarını kaybetmesinde en önemli faktörlerden birinin, tarımda kullanılan verimsiz sulama yöntemleri olduÄŸunu, kent, sanayi ve tarım kaynaklı kirliliÄŸin sucul türlerin saÄŸlığını olumsuz etkileyerek bazı balık türlerinin neslini tehdit ettiÄŸini dile getirdi.

Gıda sistemlerinin yanı sıra aşırı avlanma, istilacı türler ve hastalıkların da dünya genelinde yaban hayatı popülasyonlarına yönelik tehditler arasında bulunduÄŸunu iÅŸaret eden Ergün, "ÖrneÄŸin Kızıldeniz'den geçen istilacı yabancı türler, Akdeniz'de bugünkü istilacı türlerin 3'te 2'sini oluÅŸturuyor. Bu türlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor bugüne kadar tespit edilenlerin sayısı 105'in üzerinde. Bunların içerisinde balıklar, yumuÅŸakçalar, kabuklular gibi canlılar bulunuyor." tespitini paylaÅŸtı.

"COP16 ve COP29 ülkelere yeni bir fırsat sunuyor"

Ülkelerin bulunduÄŸu taahhütlerin ve sahada gerçekleÅŸtirilen eylemlerin, 2030 hedeflerine ulaÅŸmak ve söz konusu eÅŸiklerin aşılmasından kaçınmak adına yapılması gerekenlerin çok gerisinde olduÄŸunu ve raporda da bu duruma iÅŸaret edildiÄŸini belirten Ergün, Kolombiya'nın Cali kentinde baÅŸlayan Biyolojik ÇeÅŸitlilik SözleÅŸmesi Taraflar Konferansı (COP16) ve önümüzdeki aylarda gerçekleÅŸtirilecek olan BM İklim Zirvesi'nin (COP29) ülkelere, karşı karşıya oldukları zorlukların büyüklüÄŸü ile orantılı hamleler yapmak için yeni bir fırsat sunduÄŸunun altını çizdi.

Devletlerin ve özel sektörün, biyoçeÅŸitlilik ve iklim üzerinde olumsuz etkileri olan faaliyetlere hızla son vermek için harekete geçmesi ve acilen gezegeni krize sürükleyen uygulamalara harcanan kaynakları, küresel hedeflere ulaÅŸmayı saÄŸlayacak faaliyetlere yönlendirmesi gerektiÄŸi deÄŸerlendirmesinde bulunan Ergün, konuÅŸmasını ÅŸöyle tamamladı:

"2030 hedefleri açısından aslında bu geçecek olan 5 yıllık süreç bizim için çok önemli, kritik bir döneme giriyoruz ve eÅŸik noktalarının aşılmaması için de tüm dünya ülkelerinin kolektif olarak çalışması gerekiyor. Bunun için de tamamen Taraflar Konferansı'nda verilen taahhütlerden elde edilecek sonuçlara tam anlamıyla riayet etmemiz gerekiyor. Bu 5 yılı hem ülkemiz için hem küresel anlamda çok iyi deÄŸerlendirmemiz gerekiyor."

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR