

KekeçoÄŸlu, AA muhabirine, bu yılın başında "erken ilkbahar" yaÅŸandığını, bunun da bilim insanlarını ümitlendirdiÄŸini söyledi.
Söz konusu dönemde ilk baÅŸlarda nektar akımının çok iyi olduÄŸunu anlatan KekeçoÄŸlu, "Ne yazık ki sonraki süreç kurak geçti ve beklediÄŸimiz verimi alamadık. Mayısın yarısından hazirana kadar olan dönemde orman gülü çok verimliydi fakat kestane hasadı geldiÄŸinde maalesef beklediÄŸimiz verimi alamadık." dedi.
¶Ù¾±ÄŸ±ð°ù bölgelerde, arı üreticileri birlikleri ve yerinde inceleme ile bilgi edindiklerini belirten KekeçoÄŸlu, Türkiye genelinde kestane balında rekoltenin düÅŸük olduÄŸunu, bazı kesimlerde lokal olarak rekoltenin yüksek olduÄŸunu ancak genel olarak önceki yıllara göre rekoltenin bu yıl düÅŸük kaldığını aktardı.
KekeçoÄŸlu, bu durumun tek bir nedene baÄŸlı olmayıp birden fazla faktörün etkisinden kaynaklandığını vurguladı.
Kestane balı hasadında hayal kırıklığı yaÅŸandığına dikkati çeken KekeçoÄŸlu, ÅŸöyle devam etti:
"Sorunu sadece gal arısına baÄŸlamıyorum, zaten gal arısıyla ilgili çalışmamız devam ediyor. Kestanelerde biyolojik mücadele amacıyla kullandığımız 'Entomopatojenik Nematod' dediÄŸimiz farklı bir biyolojik mücadele ajanını kullanıyoruz. Kestane galının gerçek bir etkisi var ancak yüzde 40 düzeyinde. Yani biz yüzde 60'lık bir verim bekliyorduk ancak olmadı. Çok az bir kısmı kestane galından etkilenmiÅŸti. Bu durumu sadece kestane galına baÄŸlayamayız. Sezon çok kurak geçti. Aslında kestane çiçekleri açtı ama nektar azdı içerisinde. Bunun da kuraklığa baÄŸlı olduÄŸunu düÅŸünüyoruz."
Akademisyenler olarak DAGEM'de ve sahada çok sayıda çalışmalar yürüttüklerine deÄŸinen KekeçoÄŸlu, sektörle de yakın temas içerisinde olduklarını belirtti.
KekeçoÄŸlu, kuraklık ve küresel ısınmanın arıcılık ve bal sektörü için çok büyük sorun olmaya baÅŸladığını vurgulayarak, "Gelecekte bizi bekleyen kötü hava koÅŸullarına karşı özel ÅŸirketler yeni yemler üretmeye baÅŸladı ki açlık durumu söz konusu olduÄŸunda arıları ayakta tutabilelim. Bizden de talepleri genelde, bu yemleri sahada denemek oluyor. Evet, yüksek protein içerikli, probiyotik içerikli yemler üretiyorlar fakat sahaya uygulamaya geldiÄŸimiz zaman beklediÄŸimiz verimi alamıyoruz." ifadelerini kullandı.
Üniversite-sanayi iÅŸbirliÄŸi çerçevesinde saha denemeleri yaptıklarını dile getiren KekeçoÄŸlu, bu yıl çok sayıda yemi birlikte karşılaÅŸtırmalı olarak denediklerini, bunların bazılarının sahada verimli olmadığını gözlemlediklerini belirtti.
KekeçoÄŸlu, yeni üretilen yemlerin sahada uygulanması ve arı kolonilerindeki etkilerine yönelik çalışmalar yürütmeye devam ettiklerini söyledi.
"Son 2-3 yıl içerisinde arılar üzerinde iklimsel deÄŸiÅŸimler daha fazla etkili olmaya baÅŸladı"
Arıcılık konusunda akademisyenlerin büyük kaygılar yaÅŸadıklarını anlatan KekekeçoÄŸlu, ÅŸunları kaydetti:
"Åžu an kaygılı olmamak elde deÄŸil çünkü önceki yıllarda böyle bir kaygımız yoktu. İklim kötü bile gitse, iyi kötü bir verim alabiliyorduk. Son 2-3 yıl içerisinde arılar üzerinde iklimsel deÄŸiÅŸimler daha fazla etkili olmaya baÅŸladı. Bu da özellikle arı konularında çalışan bilim insanlarını çok fazla kaygılandırıyor hatta bu konuyla ilgili önümüzdeki kasım ayında bir 'Çam Balı Kongresi' olacak. Orada küresel iklim deÄŸiÅŸimi ve küresel ısınmaya karşı ne gibi önlemler alınabilir konusuna çözüm getirmek için ayrı bir bölüm oluÅŸturuldu."
KekeçoÄŸlu, kongre için planladıkları çalışmaların son aÅŸamaya geldiÄŸine iÅŸaret ederek, "Bunlardan birisi UV ışınlarına karşı özellikle farklı arı ırklarının dayanıklılıkları çünkü artık göz ardı edilemeyecek derecede bir iklimsel etki söz konusu. Biz de hemen bir çalışma yaptık, UV ışınları da küresel ısınmayla birlikte karşımıza çıkacak. Farklı arı ırkları üzerinde bunların etkilerini denemeye baÅŸladık. En dayanıklı ırkı belirlediÄŸimizde, en azından bir garanti var elimizde diyerek arıcılara öneride bulabileceÄŸiz." ÅŸeklinde konuÅŸtu.